8 Şubat 2014 Cumartesi

Yiğidi öldür ama hakkını yeme!



Durex’in viral reklamını izlerken aklıma 1 Kadın 1 Erkek’teki Ozan geldi. 

Burada hep televizyon reklamlarını inceledim. Bugün ise bir değişiklik yapıp, bir viral reklamı inceleyeceğim: Elveda elizabet merhaba gerçek aşk.

Açıkçası ilk izlediğimde iğrenç, basit ve banal buldum. Durex’e hiç yakıştıramadım. Onun hedef kitlesine göre değildi. Çok duygusuzdu. Erkekleri çok ilkel ve barbar gösteriyordu. Aşkla alay ediyordu vs. gibi klasik tüm Beyaz Türk yorumlarını saydım.

Sonra aklıma 1 Kadın 1 Erkek’teki Ozan geldi. İzleyenler bilir; bu dizideki Ozan ülkemiz dahilindeki olup olabilecek en Beyaz Türk erkeklerden biridir. Modern, iyi eğitimli, şehirli; evi, arabası, kendine ait işi olan ideal erkek. Ama nedense bu ideal erkeğe kız arkadaşı sürekli Öküz der! Çünkü yine diziyi izleyenler bilir ki Ozan yukarda saydığımız tüm vasıflara rağmen klasik Türk erkeğidir. O vasıflar sadece ciladır. Ufak bir kazıma ile altındaki mal kolayca gün ışığına çıkar. Nedir gerçek; futbol hastası, kadın ruhundan anlamayan, kültürel etkinlikleri gereksiz bulan, evlenmeyi kafese girmek olarak gören, Öküz Ozan!

Ve daha derin düşününce karar verdim ki Durex’in ülkemizdeki hedef kitlesi Ozan’dı. Yani dıştan Beyaz Türk, içten klasik Türk. O an her zaman yaptığım hatayı yine yaptığımı fark ettim. Markayı kendi değer yargılarımla yargılamak. Ama hedef kitle ben değilim. Ve bence acı da olsa hedef kitlesine uygun bir iş; Elveda elizabet merhaba gerçek aşk.

Biz kadınların ne kadar hoşuna gitmese de...

6 Şubat 2014 Perşembe

İyi tarafından mı görüyor, mala mı bağlıyor, belli değil!




Halley, ‘herkese bi halley oluyo’ kampanyasının son filmini yayına soktu. Ancak bu sefer iyi tarafından bakma hikayesi fazlaca abartılmış.

Halley’in kelime oyunu yaptığı “herkese bi halley oluyo” kampanyası güzel bir işti. Sevimli çocuğumuzun yaptığı yaramazlıkları, haylazlıkları ailesi anlayışla karşılıyordu. Normalde kızacakları durumları bile affediyorlardı.

Ancak Halley’in yeni filminde bence kantarın topuzu biraz kaçmış. Küçük bir çocuğun yaptığı yaramazlıkları affetmekle, gece yarısı eve giren hırsızları affetmek pek aynı kefeye girmiyor.

Yaramazlık çocuğun hakkıdır. Onun doğasından gelir. Üstelik çocuk bunu yaparken masumdur, kimseye kötülük yapmak istemez. O sadece oynuyordur. Bazen dozunu abartabilir. Bu da ebeveynlerin sabrını taşırabilir. Böyle muhtemel taşma anlarında, Halley’in devreye girmesi ve büyükleri şeker-şuruba çevirmesi güzel bir hoşluktu.

Ancak son filmde Halley yumuşatmıyor resmen mala bağlatıyor. Öyle ki gencimiz evine giren hırsızları affediyor! Hırsız affettiren bu Halley'i sevmedim.

5 Şubat 2014 Çarşamba

İşin zor Becel!





Mehmet Öz’den Canan Karatay’a, Yavuz Dizdar’dan Osman Mütftüoğlu’na kadar tüm uzmanlar, hangi kanalı açsak, margarinin zararlarından bahsediyor. Bu durum da Becel’in işini hayli zora sokuyor.

Becel, (Luna’yı da bu kategoriye sokabiliriz) Türkiye’ye, şehirli üst sınıfın ürünü olarak girdi. Becel reklamlarında hep modern aileler görürsünüz. Geleneksel öğeler bile modernleştirilmiş bir yorumla ekrana gelir ve genelde de özenli güzel işlerdir. Şahsen ben Becel’in “kalbinizi koruyun içinde sevdikleriniz var” sloganlı kampanyasını çok beğenmiştim.

Becel’in hitap ettiği bu kitle, aynı zamanda sağlığına da çok özen gösterir. Becel’in açmazı da burada başlıyor. Bana göre bu grup için margarin devri artık kapandı. Çünkü uzmanlar margarinin zararları hakkında, günün her saati, ekrandan icazet verirken, siz ne kadar “içinde kalp dostu omega 3 var” derseniz deyin, uzmana karşı kazanamazsınız. Hele ki hedef kitleniz şehirli modern üst sınıfsa, kazanan hep Mehmet Öz olur!

Becel’inki gibi, sağlığına özen gösteren, bilinçli bir kitle, artık kolay kolay margarin almaz. Şimdi devir hakiki tereyağı devri. Tereyağı keyfi, tereyağı rüyası, gurme kaymaklı falan değil...

Tabii bunu düşünmek reklamcının işi değil. O ürün neyse onun reklamını yapar. Bu markanın kendi inisiyatifinde olan bir durum.

Margarin için bana göre en iyi hedef kitle, tereyağı pahalı geldiği için alamayanlar. (hayat acımasız maalesef) Bu da Becel’le uyuşmaz. Çözüm ne? Ben de bilemiyorum.

4 Şubat 2014 Salı

Büyüksün Sabri Reis!





Son günlerin tartışmasız en eğlenceli reklam filmi!.. Turkcell’i tebrik ediyorum. Yaratan ekibi tebrik ediyorum. Ve elbette kendiyle dalga geçme büyüklüğünü gösteren Sabri Reis’i tebrik ediyorum.

Turkcell Fiber İnternet’in, Sabri Reis’li işi, son günlerin en eğlenceli reklam filmi. Hani ‘çıksın da izleyim’ dediğimiz o ender filmlerden. Eminim akılda kalıcılığı da oldukça yüksek olacak.

Futbola orta mesafe bir bayan olsam da, Galatasaraylı Sabri hakkında sosyal medyada dönen geyiklerden haberdarım. Youtube’da birkaç videosunu izlemişliğim de mevcut. O zaman da dikkatimi çekmişti. Beraber izlediğim kişilerden hiçbiri kaçırdığı goller için Sabri’ye kızmıyordu. Hatta ona sempati besliyorlardı. Onu öyle kabullenmişlerdi.

Turkcell’de son reklamında bu sempatiyi kullanmış. Tam golü atacakken internet kesildiği için, donan ekranda kalan Sabri, atamadığı golün hesabını Turkcell Fiber İnterneti olmayan gençten soruyor; ama Fiber İnternet olduğu zaman da golü -gencin daha önce belirttiği gibi-kaçırıyor ve topu yine aut’a atıyor. Reklamın tüm cin fikirliliği de esprisi de burada zaten.

Diyecek çok fazla bir şey yok. 10 numara bir iş. Sabri Reis’i ayrıca tebrik etmek. Kendiyle dalga geçebilmeyi bilmek önemli bir erdemdir çünkü. Eee Türk halkı da boşuna sevmiyor kendisini.

3 Şubat 2014 Pazartesi

Tencere ile kapak: Nurhayat ile Dacia Duster



Geçen seneden beri devam eden Dacia Duster ile Nurhayat birlikteliği, bana göre Yalan Dünya oyuncularının reklam serüvenindeki en başarılı hikaye.

Reklama geçmeden önce küçük bir paragraf açıyorum izninizle. Bugün biraz hastayım. Sanırım yılın meşhur virüsü H3N2 beni de hayranları arasına soktu! Şu an vücudumdaki her kemik sızlıyor ve kar yağarken sokakta kalmış bir kedi gibi tir tir titriyorum. O yüzden metni kısa tutacağım ve olabilecek tüm yanlışlar içinde en başında özür dilerim.(İşsiz olmanın tek ve nadide iyi tarafı; gripken evde dinlenme lüksü.)

Reklama daha doğrusu geçen seneden beri devam eden kampanyaya gelirsek: Çok başarılı! Dacia Duster seğmeninde ucuz olan bir otomobili, Nurhayat gibi her şeye fiyatıyla değer veren bir karakterle buluşturmak; hem iyi bir fikir hem de etkili bir strateji. 

Senaryo, ünlü var diye çala kalem yazılmamış. Hedef kitlesi düşünülmüş, uygun dil ve espriler yaratılmış. Bunu kampanyanın tüm filmlerinde görmek mümkün. Ancak yavaş yavaş da olsa, Nurhayat-Dacia Duster birlikteliği için kum saati bitiş için yönünde akıyor.

Reklamı incelerken Nurhayat karakterine kalemi ile can veren Gülse Birsel ve ruhu ile can veren Gubse Özay’ı atlamamak lazım. İkisi de müthiş iş çıkarmış.

Yalan dünya karakterlerinin reklam maceraları hakkında bir şeyler daha yazmak istiyordum; ama gözlerim Funda Arar’ın şarkısındaki gibi yangın yeri olduğu için bunu ileriki yazılara saklıyorum.

2 Şubat 2014 Pazar

Snickers: Esin kaynağı olan başarı




Snickers, ‘tüylü bamya’ reklamıyla yaratıcı fikrin nelere kadir olduğunu, bize bir kez daha kanıtlamıştı. Şimdiki 'Joker' reklamı ise aynı fikrin değişik bir uyarlaması.

Gerçekten çok güzel bir işti tüylü bamya. İzleyeni finaliyle ters köşeye yatırıyordu. En fazla yirmi saniyeye sahip bir iş için muazzam bir başarı! Yazanın ya da yazanların; ellerine, beyinlerine, emeklerine sağlık, demekten başka bir söz söyleyeni, valla taş çarpar!

Orijinal filmde aslında iki ünlü oynamıştı: Muazzez Abacı ve Gönül Yazar. Ama Abacı’lı versiyon o kadar iyiydi ki Gönül Yazar’lı uzun versiyona fazla gerek kalmadı.

Muazzez Abacı’ya özel bir bölüm açmak gerekiyor. Doğrusu onun bu kadar iyi bir oyuncu olduğu tahmin etmezdim. Filmde kırk yıllık oyunculara taş çıkartan bir doğallıkla oynuyor. Hiç ama hiç sırıtmıyor.

“Acıkınca assoliste bağlıyor.” sloganından çıkan reklam, her şeyiyle dört dörtlük. Hedef kitleyi yakalama buna dahil.

Reklamın başarılı olduğunun en büyük kanıtlarından biri de ondan esinlenen(!) başka reklamlar. Nescafe ve Dominos Pizza. Aklıma ilk gelenler.



Dominos’un “Acıkınca kafan Dominos’a gider” reklamı, “Acıkınca assoliste bağlıyorsun” sloganının ekolünden gelme gibi duruyor. Nescafe’nin ise “İşler Güçler” dizisindeki ‘Boomcu Onur’ karakteriyle ilerlediği ‘Kendine gel’ sloganlı reklamı, bana yine Snickers reklamını hatırlatmadı değil! İşleniş tarzları farklı da olsa çıkış noktaları aynı.



Snickers’ın Joker reklamı içinse söylenecek fazla bir şey yok. İlk filmin kaymağını yiyor. O kadar iyi bir fikir bulanların, böyle bir hakları da olmalı belki de!